Gıda İsrafı
İhtiyaçtan fazla gıda almak, pişirilen yemeği dökmek, tabağında artık bırakmak en yaygın israf türüdür. İsraf edilen her lokmada, o lokmaya muhtaç olanların hakkı vardır.
İslam, denge (mizan) ve ölçü (kader) üzerine kurulu bir kâinat tasavvuru sunar. İnsanın bu ilahi denge içerisindeki görevi, kaynakları adaletle kullanmak ve kendisine verilen sayısız nimete şükürle mukabele etmektir. İşte bu ilahi dengeyi bozan, nimete karşı şükür yerine nankörlüğü seçen ve Allah'ın koyduğu sınırları (hududullah) aşan her türlü davranışın ortak adı "israf"tır. İsraf, sadece maddi bir kayıp değil, aynı zamanda manevi bir cürüm, ahlaki bir düşüş ve nimete karşı işlenmiş bir ihanettir.
İslam'ın israfa karşı duruşu kesindir. Yüce Allah, nimetlerden faydalanmayı helal kılmış, ancak bu faydalanmanın sınırının "israf etmemek" olduğunu bildirmiştir.
“...yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.”A'râf Suresi, 31
Bu ayet, israfın Allah'ın sevgisinden mahrum kalma sebebi olduğunu gösterir. Bir başka ayette ise israf, şeytanla kardeş olmak gibi ağır bir ifadeyle nitelendirilir. Peygamberimiz (s.a.v) de "Akan bir nehir kenarında abdest alıyor olsan bile suyu israf etme!" buyurarak bu konudaki hassasiyetini göstermiştir.
İsraf, sadece maddi tüketimle sınırlı değildir. Allah'ın lütfettiği her türlü nimeti yersiz ve ölçüsüzce kullanmak israftır.
İhtiyaçtan fazla gıda almak, pişirilen yemeği dökmek, tabağında artık bırakmak en yaygın israf türüdür. İsraf edilen her lokmada, o lokmaya muhtaç olanların hakkı vardır.
Geçen bir saniyenin bile telafisi yoktur. Ömrü, ahirete faydası olmayan, malayani (boş) işlerle geçirmek, en değerli sermayeyi boşa harcamaktır.
Bedenimiz Allah'ın bir emanetidir. Zararlı alışkanlıklar edinmek, sağlıksız beslenmek, spordan uzak durmak, bu kıymetli emaneti israf etmektir.
Allah'ın bir insana verdiği ilim, zeka ve sanat gibi yeteneklerin şükrü, onları insanlığın faydasına kullanmaktır. Bunları hayra kullanmamak da bir israftır.
İsraf hastalığının tedavisi, İslam ahlakının iki temel erdemi olan "iktisat" ve "kanaat" ile mümkündür. İktisat, cimrilik değil, tutumluluk ve ölçülü olmaktır. Peygamberimiz, "İktisat eden fakir düşmez." buyurmuştur. Kanaat ise, Allah'ın takdir ettiği rızka razı olmak ve elindekiyle yetinmektir. "Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, kalp zenginliğidir." hadisi, kanaatin bu manevi boyutunu ifade eder.
Hayır, İslam'da israf sadece maddi şeylerle sınırlı değildir. Zaman, sağlık, ömür ve bilgi gibi manevi ve soyut nimetlerin boşa harcanması da büyük bir israf olarak kabul edilir.
Cömertlik, Allah rızası için ve hayırlı bir amaç doğrultusunda, ihtiyaç sahiplerine vermektir. İsraf ise, hiçbir hayırlı amaç olmaksızın, gösteriş için veya sorumsuzca saçıp savurmaktır. Cömertlik övülmüş, israf ise yasaklanmıştır.
İsrafın zıttı olan iki temel İslami erdem 'iktisat' ve 'kanaat'tır. İktisat, tutumlu ve ölçülü olmak anlamına gelirken, kanaat eldekiyle yetinmek ve gönül zenginliğidir.